Yoga zihni, Bedeni ve Ruhu
Her insan mutlu olmayı diler. Ne kadar iyi niyetli olursak olalım, bu basit istek aramızdaki en zekilerin bile elinden kaçıverir. Oysa çoğumuz bir an da olsa, kendi, başkaları ve doğayla bağlantılı hissederek derin bir huzur hissinin tadına varmıştır. Ne ilginçtir ki bu tarz haz ve bütünlük hisleri, kontrol altında gelişmektense spontane olarak oluşan duygular. Bu anlarda öyle bir saydamlık oluşur ki artık gördüğümüz, hissettiğimiz, algıladığımız, duyduğumuz ya da dokunduğumuz şey bizden ayrı değil de bütünün bir parçası oluverir. Elimiz sevgilinin kalbinde dinlendiğinde, artık onun bedeniyle bütünleştiğinde ya da bizi gizemle dolduran gece gökyüzüyle bir olduğumuzda çok kısa bir an, büyük düzenin sadece bir parçası olduğumuzu hatırlayıveririz. Bu anlık hatırlamalar bakışımıza tazelik ve saflık katar, dünyayı olduğu gibi algılamaya başlarız. Bu zaman zaman yer alan açık algılama dönemleri o kadar coşkulu ve huzurludur ki, tadımlık, narin ve küçük bir parçası olmak yerine hayatımızın temeli bu hislerden oluşsun isteriz. Bu açıklığın yarattığı hisler, popüler kültür ve medyada karikatürize edilmiş mutlulukla bir alakası yok. Bu anlar her zaman var. Bu anlar sadece bizim varmamızı bekler.
Yoga, bu anlara varmanın teknolojisi. Ruhsal unutkanlığımızdan uyanmamızı sağlar ki zaten bildiklerimizi tekrar hatırlayalım. Temelinde coşkulu ve huzurlu olan gerçek doğamızı hatırlamamızı sağlar. Asırlar önce kahinler tarafından geliştirilen pragmatik bir bilim olan yoga, yaş, cinsiyet, ırk ve inanca rağmen her insanın tam potansiyeline varabilmesi için kullanabileceği bir sistemdir. Özümüzü oluşturan matrix ve bütün varlıkları birbirine bağlayan güçlerle ilişkili kalmamızı sağlar. Bu ilişki kuruldukça ve sabitleştikçe anlık geçici his olmak yerine artık tecrübelerinin temelini oluşturur.
Doğayı ve kendilerini çok yoğun olarak gözlemleyen ezeli yogiler, hangi şartlarda bütünlüğümüzün doğasına varabileceğimizi kodlayabilmişler. Bütünlüğe varış spontane de olabileceği gibi aynı zaman hayatımızı adadığımız bir uygulamanın sonucunda oluşması sık sık görülür. Bu demek değil ki yoga peşinden koştuğumuz bir hedef ya da kendini ilerletmek için zaman içerisinde uyguladığımız bir gelişim sistemi. Aksine yoga her bireyin sadece kendi anlayışı ve araştırması sayesinde keşfedebileceği bir hal, hayat da sürekli bu araştırmayı törpüleyen değişken bir süreç. Arabanın camını sildiğimizde artık yol ilerde açık ve aydınlıktır. Yol aslında değişmedi. Ağaçlar aynı yeşillikte, gökyüzü yine mavi, yol işaretleri hep oradaydı zaten ama artık biz onları görebiliyoruz. Yoldaki çukurları da görebilmeye başlıyoruz ve sakınabiliyoruz. Tehlikeli yolları hatırlayıp onlardan uzak, emniyetli yollar almaya başlıyoruz. Aynı şekilde yoga, kendi çabasıyla kendini geliştirme yolu değil. Daha ziyade dünyayla dürüst ilişkimizi engelleyen unsurların çözülmeye başlaması. Bu ilke çok önemli, çünkü kendini geliştirme ve değiştirme eforu kişisel tecavüz riskini taşımakla birlikte daha da mutsuzluk yaratır. Zaten olduğumuz bir şeye eforla ulaşamayız.
Yine de yapılacak bir iş var! Ve bu iş bir formül takip etmek ya da sıkı kurallara uymak değil; çünkü yoga ‘boşlukları doldur’ tarzında bir olay değil. Aynı zamanda yoga körükörüne bir inanca bağlanmamızı ya da dışarda bir otoriteyi veya dogma dinlememizi istemiyor.
Yoga bir din değil ancak uygulamasının temel hükümleri her bireyi dinlerin özünde olanla direkt bir tecrübe yaşamasını sağlıyor.
Yoga, mutluluğun varolmasına yol açan bir yaşam tarzı. Yoga aynı zamanda bireysel olarak kendi bünyenize ve kişiliğinize uydurabileceğiniz bir sürü farklı uygulama içeren bir bilim. Herhangi bir şeye önceden tecrübe edinmeden, yaşamadan ve kendimiz için ispatlamadan inanmak zorunda değiliz. Yoganın çelişkisi, aslında bu ‘iş’ sonunda varılacak bir yerin olmaması ya da peşinde koşulacak bir ödül olmaması. Aslında uygulamanın kendisi ödül. Dikkati nefese, bedene, hislerin gerçeğine odaklamaya başladığınız an derin ve canlı bir dinginlik tatmaya başlarsınız. Bu his o kadar zevk verir, o kadar yeniden canlandırır ki, hep uygulamaya geri dönmek isteriz ve doğal olarak varlığımızı besleyen hayat seçimlerine yöneliriz. Bu iş, herhangi bir şeyi zorla bırakmanızı gerektirmez çünkü sizi beslemeyen şeyler kendiliğinden eforsuzca gider. Herhangi bir sonuç beklemeye gerek yoktur çünkü yoga hem yol hem sonuçtur aynı anda, herşeyin potansiyel tohumu ilk andan itibaren vardır. İlk yoga dersinizin ilk on dakikasında bu coşkulu dinginliği tatmanız mümkün. Bu anki nefeste mümkün. Ne yazık ki aynı zamanda yoga uygulamamıza hayatımızın diğer anlarına yaklaştığımız biçimde efor ve çabayla zor ve mecburiyetle yaklaşırsak on yıllarca uygulamaya rağmen bütünlüğün basit tadına varamayabiliriz.
Yoga ağacının çok kolu olsa da- ibadet metodundan entellektüel metodlara kadar, başkalarına olan servisimizi vurgulayan okullardan saf fiziksel temizlemeyi vurgulayanlara kadar- Yoga sutraların yazarı Patanjali, her ne tarza odaklanırsanız odaklanın , temelini oluşturacak sekiz kolluk (ashtanga) yolu yapısal bir destek olarak tanımlıyor. M.Ö. 3 yy’da sure olarak yazılan Yoga Sutralar, 4 tane kitaptan oluşuyor. O kadar açık bir anlayışıu var ki Patanjali’nin, bütün yogayı 196 tane özdeyişle tanımlayabildi. Her sure, bütün kumaşın bir örgüsü gibi, her özdeyiş kumaşta bir şekil ya da renk. Bunlar ancak bütünün bir parçası olarak anlamlı oluyorlar ve bütünde tecrübe edildiğinde. Tecrübe çizgisel bir gelişim olmaktan ziyade organik ve renklerle şekiller gittikçe açıklığa kavuşmaya başlıyor. Patanjali’nin ördüğü bu model, sınırlı olan fikirlerimizin çözülmesini sağlayan bir sürecin tarifi ki özgür olalım.
Yoganın 8 kolu genelde hiyerarşik bir süreç olarak açıklanır ancak bu yaklaşım yogayı bir hedef olarak vurguladığı için kopuk ve ikilem içerisinde yoganın ‘elde edilebilecek’ bir şey olduğu yanılgısına yol açar. Sekiz kolu daha ziyade bir bedenin kolları ve bacakları olarak görsellemek daha faydalı- hepsi merkezdeki yoga bedeni sayesinde birbirine bağlı. Nasıl bir çocuğun uzuvları aynı anda aynı oranda gelişirse, hangi kola odaklanırsak diğerlerinin de birlikte geliştiğini görebiliriz. Meditasyonla yogaya başlayan bir sürü kişi, sonradan pozları uygulamaya başlamak ister. Çok fiziksel olarak uygulama yapan kişiler, daha sonra yavaş, sessiz ve meditatif uygulamaları çekici bulmaya başlar. Nasıl her bir uzuv bedenin doğru işlemesi için gerekiyorsa, aynen yoganın kollarının her biri de çok önemli. Uygulamada gelişme ve büyüme kişide samimi bir istek olduğu sürece oluyor.
http://www.donnafarhi.co.nz/wp/
by