Vipassana öncesi kırmızı bavul, Firavunlar ve ahimza üzerine…
Kırmızı bavulu almak için dolabın üstüne uzandığımda henüz neler bulacağımdan ve nelerle yüzleşeceğimden habersizdim.
Vipassana kursu öncesinde, kendimi, değişik bilinçsiz şeyler yapan evrelerde bulmuş, evimdeki tül- perdeleri yıkamak yanında, evde neredeyse yıkanmadık şey bırakmamış, kendimi sürekli bir şeyler yaparken bulduğum günlerden birinde, kırmızı bavul da aklıma düşmüştü. Hatırladım ki, annemlerdeydi o, dolayısıyla annemlere bu son ziyaretim duygusal olmasının yanında başka bir amaca da hizmet ediyordu ki: kırmızı bavulu almak!
Dolabın üstüne uzandığımda üzerinde firavun desenleri olan çok güzel tahta bir kutuya rastladım ilk, sonrasında büyük bir bavul ve içindekileri merakla indirdim. Bavulun içinde kardeşlerime ait iki adet saç ve traş makinası seti, küçük kardeşimin başarı belgeleri, büyük kardeşimin askerlik fotoğrafları, bilgisayara ait parçalar, filmler ve daha neler neler…
Üzerinde papirus desenli Mısır tanrılarını barındıran büyük kutuyu açtığımdaysa bir tavlayla karşılaştım, hemen salona koştum, babama gösterip bu harika tavlanın nereden çıktığını sordum. Babam hatırlayamadı, hediye gelmiş olabileceğini söyledi, meğer tavlayı annem almış, olay anlaşıldı. Böyle güzel desenli bir şey ancak annemin ince zevkinden çıkmıştır diye düşünmeden edemedim. O dakikaya kadar hala her şey gayet normal, ben de gayet mutlu, tavlanın tozunu silmekle ve diğer bulduğum ıvır zıvırla uğraşıyordum.
Annem akşam yemeğini hazırlıyordu, o sırada salona geçti. Eski neşeli günlerimize geri gidip ‘e çok güzel oldu o zaman, artık tavla oynarsınız’ dedim, bunu söylerken nasıl bir pot kırmış olabileceğimi bilmeden.
Babam ‘senin yüzünden tavla oynamıyorduk biz annenle’ demez mi!
Nasıl yani? diye hayretler içinde sordum.
‘3 en fazla 4 yaşında ne olacağım belliymiş!’ dedirten hikayeyi anlatmaya koyuldular.
Annem ve babam aşklarından, ilk ama ilk gençlik yıllarında evlenmişler. Babam ben varken üniversite okuyup askerliğini yaptı dersem hesaplayabilirsiniz sanırım. Askerliğini Kars’ın Kağızman ilçesinde yaparken annem de babamın hasretine dayanamayıp beni kaptığı gibi Kağızman’dayız. Tabii o zamanlar uzun bir yolculuk, Erzurum üzerinden Kars’a geçiş…
Yine bu ziyaretlerimizden birinde, ki bu yolculuk hikayelerinden çokça var ki başka yazıların konusu olabilir, babam anneme tavla öğretmeye kalkışmış.
Annem genel olarak dalgın bir kadındır, zihnin de birçok düşünceyi barındırdığından, önündeki şeye konsantrasyonu düşük, tabii bende ne bunların ayırdında olacak yaşta, ne de yoga bilgisine sahibim o zamanlar. Hikayeye dönmek gerekirse; babam anneme bir hamleyle ilgili bir açıklama yapmış ve oynamaya devam etmişler, annem aynı hatayı ikinci kez yaptığında, babam da ona, biraz evvel anlattığını hatırlatmış.
Bense orada ne desem beğenirsiniz!
‘Hiç kafası çalışmıyor di mi baba!’ lafını yapıştırmaz mıyım?
Aman Allahım başımdan aşağı kaynar sular boşaldı, utandım kendimden. 3 hadi bilemedin 4 yaşındaki veledin ettiği cümleye bak sen! Bunun üzerine annem de tavlayı çarpıp bir daha da eline tavla almamış.
Tesadüfe bakın ki, 30 yıl sonra yine ben elimde tavlayla çıka gelmiş ve onlara tavla oynamalarını salık veriyorum. Bunun nasıl bir şey olduğu karşısında şaşkın ben, geçmiş düşüncelere daldım gittim annem misali…
Bu yaz Kazdağları’nda yoga inzivadayken bir arkadaşımla 2 saat meditasyon 5 saat yoga yetmezmiş gibi, severek ve zevkle yama ve niyamalara çalışıyorduk. Patanjali’nin yoga sutralarında yoganın sekiz kolu anlatılır; Yama emirleri ve niyama kuralları da bunlardan ilk ikisi.
Yamalar altın kural olarak bilebileceğimiz evrensel uygulamalardan bahseder.
Yama emirlerinin ilki Ahimza;
- sensitivity- duyarlılık,
- non violence- şiddet uygulamamak,
- non harming- zarar vermemek anlamlarına gelir.
Buradaki duyarlılık ve zarar vermeme ölçütünün sınırları şu anki sistemde- dünya düzeninde pek anlaşılır olacak cinsten değil.
Sebep olabileceğimiz zararın- ızdırabın oranını düşürmek için terbiye edebileceğimiz, geliştirebileceğimiz bazı adımlardan da bahsediliyor ki,
bunlar arasında:
- hayvan yememeyi de içeren bir hassasiyetten,
- şakayla olsa bile başkaları hakkında kötü konuşmamak,
- başkaları ve başka şeyler hakkında negatif düşünceler beslemenin,
- ruhu beslemeyip vereceği zarardan söz edip
- empati yeteneğini geliştirmekten,
- düşüncelerimizi, hareketlerimizi ve konuşmalarımızı saflaştırmaktan bahseder.
Tabii hatırlamalıyız ki ahimza da yoga uygulamamız gibi zaman zaman bocalayabileceğimiz bir araştırmadır ama en azından ‘Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma!’
Sevgiler,
Sanem
Aralık 2010
by